İki genç yazar bu söyleşiden sonra arkadaş ve dost oldular. A-7 Dergisi için şair Edip Cansever ile bir araya gelen yayıncı ve yazar Erdal Öz, sorularını Türk edebiyatının usta şairi Edip Cansever’e yöneltmiş. Edip Cansever de bütün içtenliğiyle soruları cevaplamış ve ortaya şiir, edebiyat üzerine tadına doyulmaz bir sohbet çıkmış. Bu arada yeri gelmişken belirtelim; iki isim de henüz hayatlarının baharındalarmış. Erdal Öz, 22 Edip Cansever ise 28 yaşındaymış. Söyleşinin yapıldığı tarih ise 1956…
İşte o söyleşiden bir kesit…
Yeditepe’nin dergisinin son sayısında “Kaybola” adlı bir şiiriniz çıktı. Orada şöyle bir yer vardı: “Yapılan bir şeydir şiir.” Bununla ne demek istiyorsunuz?
Şiir yapılır diyorum sadece. Yazılan şeyse yazıdır. Duymak, dokunmak, koklamak bir de görmekle varılır şiire.
Siz, burada şiiri somut bir şeymiş gibi ele alıyorsunuz.
“Biraz da öyle. Şiirle; evreni, insanın bir yanını, bir olayın bir gelişmenin süreğini kapsayabiliyorsunuz. Örneğin bir olay içinde, bir balığın gözlerinde, bir ışığın yansımasında, insanların ölüşüp gittiği bir savaş alanında, herhangi birinin, bir şiirini canlandırabiliyoruz işte. Bu hikayede, romanda da böyle. Orhan Kemal’i okuduktan sonra bir fabrika işçisi, insancıl olmayan bir davranış bakılarımızı değiştiriveriyor hemen. Böyle hikâyeler, şiirler bağlandıkları nesnelerden, olaylardan ayırt edilemiyorlar artık. Bir görüntü oluyor kendilerince. Şiirse; elle tutulur, gözler görülür, yani özdeksel bir nen oluyor burada. Onu hiç ummadığımız yönlerde anıvermemiz de, hep bu özelliğinden ötürü. Şiir yapmayı, insanlığın ortaklaşa damarını bulmaya eşitliyorum ben.”
Ya biçim? Ya kişilik?
“Sözler için sadece güzel olmak yetmiyor. Onların yaptırdığı işler de olmalı diyorum. İyi bir şiir insanın devinimini değiştirir. Umutlar, sevinçler, iç rahatlıkları, uçarılıklar muştular bize. Biçimdi, kişilikti, bunları şiirin yaşarken ki durumunda aramalıyız. Ozanın işi salt kulağa hoş gelen sözleri düzenlemek olsaydı, hiç anlamadığımız hatta dilini bile bilmediğimiz bir şiir bizi durmadan güzelleştirebilirdi”

Yazar Erdal Öz
Bunu biraz açıklar mısınız?
“Ahmet’in ayakları var”, “Boyalı iskemle güzeldir” derken, bunları okuyan kimse, Ahmet’in, iskemlenin, ayağın çizgilerini çizer önce. Bir biçim, bir renk dünyası kurar kendine göre. Bu, şiirin düpedüz bakılan yanı, kolay yanıdır. Yapılan gözlem şiiri ilke olarak çözümlemeye yarar. Şiire varmaksa bu çizgi ve renk dünyasını aşmakla olur. Buysa bir eğitim işidir. Kendimizi giyime, sigaraya, yemek yemeye, eğlenmeye hazır tuttuğumuz gibi; şiirin tadına varmaya da hazır tutmamız gerekir. İşte o zaman üstümüze şiirin ağırlığı çöker. Ne yapsak ondan kurtulamayız artık. Kişiliği bu etki türlerinde aramalıyız. Biçimse ozanı kişiliğe götüren yollardan biridir sadece.”
Şiiri sınırlamış olmuyor musunuz?
“Tam bağımsızlığa ulaştırıyorum oysa. Şiiri dar bir alan içinde benimsemekten kaçınıyorum.Ama bağımsızlık derken gene bir anlamda sınırlama yapmış olmuyor musunuz? Her ozan kendince şiire bir bağımsızlık getirirken geniş anlamda şiiri bir sınırlamaya sokmaz mı?
Ozan oldurduğu dünya bakımından bu sınırlamayı yapacaktır elbette. Zaten şiir tek insanın işidir. Bir kendine göreliği vardır. İşi bu yandan düşünürsek dediğiniz doğru. Hep yüzeyde kalan kavramlardır. Şiirin kendisi, ozanın tutumuyla, insanı, evreni ele alışındaki başkalıkları verir. Örneğin dört ırkın, dört renkli insanı yoktur benim için. Sonra tam özgürlüğe kavuşmuş toplumlar da yok ki, insan bir dili dörtken almasın.“

Şair Edip Cansever
Soyutlamayı sadece bir araç, bir yöntem olarak mı ele alıyorsunuz?
“Bence öyle. Sonra bir işin şöyle ya da böyle ele alınmasına etkin sebepler de olabilir. Güzele harcanan uğraşlar yanında bunların da yeri vardır.“
Sadece bunun için mi?
“Soyut şiir günümüzün özentisi. Yenilik değil değişiklik. Bir moda daha doğrusu. Ne var ki soyutlamayı savunanlar bu eğilime karşıt olanları, insanın iç dünyasını tanımamakla suçluyorlar. Soyut yapıtları yerenlerse ötekilerin gerçekte ilgisizliklerini kınıyorlar.
Ben bu denli ayırmaları önemsemiyorum. Şiir yapmak toplumla ilgiler kurmaktır en önce. Usta ozan, işi ne yandan ele alırsa alsın, sonuca varan adamdır. Soyut şiir yapıyorum diye bilinçaltı saçmalıklarını dökenler de, salt dış gerçeklere bağlanıp sanattan yoksun mısralar dizenleri de anlamıyorum ben. Hem işi biraz daha geniş tutarsak, bütün yapıtlarının birer soyutlama olduğu sonucunu da çıkarabiliriz.“

Sayfa: 376
Aydınlık şiir mi vardır sadece?
“İyi yapılmış her şiir aydınlıktır. Bir şiiri okuyup da onu karanlık bulanlar; o şiirin oldurduğu dünyaya kendilerini kapalı tutanlardır. İşi ozanın yönünden ele alırsak; şiire getirdiği yenilikler, derinlikler bakımından, kısa bir süre içinde yadırganabilir. Ama toplumun anlayışı geliştikçe o şiirlerde bu gelişmeye paralel olarak er geç daha bir aydınlığa kavuşuverirler.“
Son olarak bir şey daha sormak istiyorum. Şiirin yararlı olması, bir yarar sağlaması düşüncesini savunanlar var. Siz ne dersiniz?
“Şiir kullanılır. Düpedüz insanlardan olumlu insanlar yapar. Ekleme aracıdır bir türlü. Şiirin oldurduğu insan, tanrı yaratığı insan değildir. En özgür, en erdemli toplumlar en çok şiir kullanmış toplumlardır. Şiir yok mu! Onu bir gün tek kelimeyle yazarsak şaşmamalı.”
Kitap sayfası için iletişim: